Çikolata/Kakao Tanrıçası Ixcacao, bir Maya
Tanrıçası olarak gösterişsiz ama saygın kökenlere sahiptir. Ixcacao; ürünlerin
toplanması ve insanların beslenmesinin kadınların işgücü sayesinde yapıldığı
anaerkil bir toplumda, eski bir bereket ve toprak tanrıçasıdır.
Açlığı uzaklaştırmak ve insanların emniyet ve
asayişini sağlamak, onun kutsal sorumluluğudur.
Mayaların Çikolata Tanrıçası Ixcacao,
efsanelerde nadiren toplum önüne çıksa da halk tarafından şefkatli bir bereket
tanrıçası olduğundan çok sevilirdi. Yunan Tanrıçası Demeter gibi insanlarla
birlikte yürür, onların acılarını ve açlık çekme korkularını anlar ve sadece
hayatta kalmaları için değil aynı zamanda zengin bir hayat sürmeleri için
onlara ihtiyaçları olan bilgiyi ve araç gereçleri verirdi (Buna ilaveten,
çalışmaya devam etmeleri için çikolatanın muhteşem tadını ve enerjisini bol bol
pay ederdi).
Fakat bu daha sonra değişti!
İlk başta altın bir çağ gibi görünüyordu. Krallar ve
hanedanlar belirdi. Yönetici sınıfı doğdu. Astronominin ve güzel sanatların
yıldızı parladı; oyma yazılar büyük anıt heykellerin, kralların saray ve
tapınaklarının üzerinde belirdi. Büyük şehirler kuruldu ve varlıklı insanların
nüfusu arttı.
Diğer taraftan hem tanrıların hem de
insanların kendi dünyalarını ve içindeki insanları korumak için kendi hayatlarını
feda etmeleri gerekirdi. Daha önce dört kez tanrılar insanoğlunu yaratmayı
denediler, ancak başarısız olduklarından bu dünyaları parçalamak zorunda
kaldılar.
Bu sefer, beşinci dünyada tanrılar dünyaya
ışık verdiler çünkü iki tanrı Güneşi yaratmak için kendi hayatlarını kurban
etti.
Eğer Güneş gökyüzünün çevresinde hareket etmeyi
bıraksaydı, onun alevli ışıkları dünyayı yok ederdi. Sadece bir tanrının veya
bir insanın kalbi ve kanı sıcak Güneşin sıcaklığını söndürebilirdi ve
enerjisini yeniden onarabilirdi.
Böylelikle Güneş gökyüzünün çevresinde tekrar hareket edebildi.
Bu yüzden her yıl hükümdarlar kurban
edilecek genç bir erkek seçerlerdi (bazı yerlerde bu, genç bir kız veya
çikolata renginde bir köpek olurdu). Bu kişiye kısa bir süre tanrı gibi
yaşaması için güzel kıyafetler verip hizmetçiler tutarlardı.
Fakat sadece bir yıl için.
Seçilmesinin yıldönümünde, tüm halk onun
ayaklarına kapandığı sırada, tapınağın merdivenlerini çıkar ve kendi kalbini ve
kanını Güneşe sunardı.
Merhametli Çikolata Tanrıçası biliyordu
ki; gururlu ve cesur olmalarına rağmen Seçilmiş Kişiler her zaman büyük bir
korkuyla titriyerek merdivenleri tırmanırlardı.
“Ben de onlarla gideceğim ve onların son
saatlerinde varlığımla onları rahatlatacağım” dedi.
Ve bunun için Çikolata Tanrıçası onların
yanında merdivenleri tırmandı ve yol boyunca onlara kakao dolu kadehler sundu.
Bu olaydan sonra Tanrıça’nın yaptıkları her yıl yapılan kutsal törenlerin
önemli bir parçası oldu.
Bir yıl, Ixcacao piramidin basamaklarından
aşağıya indi. Odasına girdiği anda çok şaşırdı. Aşk ve Haz Tanrıçası Huitaca
karşısında duruyordu.
“Arkadaşım konuşmamız gerekiyor” dedi
Huitaca
“Her zaman insanlara çok yakın yaşıyorsun.
Her akşam evlerine döndüklerinde onları karşılıyor, onlarla birlikte mısır
pişirmek için yakılan kamp ateşinin etrafında dönüyorsun, onlara hikâyeler
anlatıyorsun ve hediyeler dağıtıyorsun.
Ama şimdi onlar çok çalışmak zorundalar,
bu yüzden gece geç gelip hemen uykuya dalıyorlar ve bu uyku öyle derin ve
amaçsız ki kendilerini yenileyemiyorlar.
Aşk; gece kamp ateşi çevresinde hikayeler
anlatarak ışıldayan yıldızlar altında atılan kahkahadır.
Aşk; üstleri süslenmiş çiçekler ve
hayvanlardır.
Aşk; battaniyeleri sıcak ve kalın yapan
parlak renklerdir.
Aşk; gecelenin gökyüzünde tanrıçalarının
güzelliğini yansıtan müzik ve danstır.
Ve aşk; çalışmaları değerli yapan hazdır.
Bunların hepsi gitti ve ben buna tahammül edemiyorum.
Senin yardımına ihtiyacım var. Bir plan yapmalıyız.”
Çikolata Tanrıçası kralların
aşçılarına şarap fermente etmeyi ve onu alkollü hale getirmeyi öğretti. Şarabın
kuvvetli bir afrodizyak olduğunu ‘ağzından kaçırdı.’ Elbette modern insanlar
çikolata toplarını hediye olarak vermeyi seviyorlardı. Sonuçta, çikolata sana
muhteşem aşık olma hissini veren kimyasalı içerir.
Sonra dizginlenemeyen bir açgözlülük
zamanı geldi ve çeşitli devletler arasında savaşlar çıktı. Kral Montezuma,
hergün haremini ziyaret ettiğinde enerjisini korumak için günde 40-50 kadeh
kakao içerdi. Soylular da yüksek makamdan sayıldığından iyi yerlerde yaşarlar
ve insan ırkını aşağı görürlerdi.
Krallar yükselir ve krallar düşer. Savaş
yüzünden zayıflayan Mayalılar, Meksaika Bölgesi’nden gelen Aztekler tarafından
yenilgiye uğratıldı. Aztekler, Maya dinine hayran kaldılar ve Çikolata
Tançası’nı kendi dinlerine kattılar.
Çok fazla insan için ürün yetiştirilebilecek çok az
alanlar kalmıştı ve ya o alanlarda da savaşlar sürüyordu ya da işçilerin
yarısından çoğu savaşta olduğundan ürün yetiştirilemiyordu. Halkın çoğu eksik
besleniyor ya da açlık çekiyordu.
Kendi aralarında sürekli ve yoğun şekilde savaştıkları
için İspanyol kaşifler ve istilacılar geldiğinde ve yanlarında yabancı bir
hastalık (çiçek) getirdiklerinde, vücutları savaşamayacak şekilde güçsüz düştü.
Halkın tamamına yakını yok oldu.
Daha sonra İspanyol rahipler yaradılış
efsanelerinin ve daha birçok şeyi anlatan hikayelerin olduğu kitapları yaktı.
Ardından onların hikayelerini ve mitlerini kaydetmek
isteyen diğer rahipler geldi, ama bu kayıtlar İspanya kiliselerinin dili olan
Latince ile yapıldı. Bu yüzden bugüne kadar birçoğu unutuldu.
Ancak hepsi kaybolmadı. Eski tanrılardan
biri geri geldi. Güneş’e kendini kurban ettikten sonra insan formunda geri
döndü ve İspanyolların İsası gibi tekrar kendi hayatını verdi. Artık insanların
hayatlarını Güneş’e kurban etmeleri gerekmeyecekti. İnsanların kurban edilmesi
uygulaması son buldu.
Bazı şeylerin kötü bir şekilde
sonuçlanması engellenemez. Fakat Aşk ve Haz Tanrıçası Huitaca, Çikolata
Tanrıçası’nın oynadığı rolden çok memnun kaldı. Ve ona büyük bir lütufta
bulundu. Onu başından ayaklarına kadar yumuşak bir rüzgarda kanat çırpan narin
beyaz çiçeklerle donattı.
Ve bu yüzden, güzellikle kaplanmış olan
Çikolata Tanrıçası Ixcacao, sadece mısır alanlarını kollayan ve halkının
beslendiğini seyreden bereket tanrıçası olarak değil aynı zamanda aşk ve haz
kraliçesi olarak halkına geri döndü.
Dinlenmeden daha fazla çalışmak yok. Aile
ve arkadaşlara, müzik ve dansa vakit ayırmadan daha fazla çalışmak yok. Ve
hepsinden önemlisi . . .
Aşk olmadan çalışmak yok.
Ixcacao’nun bilgeliği; modern hayatın
üretim temelli telaşesi ile kar ve açgözlülük uğruna yapılan çılgın
alışverişlerinin, adeta aşkla yapılmış bir karşı sürümüdür.