1 Şubat 2014 Cumartesi

Epilepsi ve Yabancı El Sendromu

Epilepsi Hakkında Genel Bilgi
Sanırım en fazla 10-11 yaşlarındaydım. Otobüs durağında annemle birlikte beklerken bir adamın aniden yere düşerek titremeye başladığını görmüştüm. Çok korkmuştum, ancak etrafta bunun çok normal bir durum olduğunu düşünen insanlar vardı. İçlerinden birisi “ceplerine bakın, kesin soğan vardır” diye sesleniyordu. Soğan kokusunun hastanın geçirdiği nöbeti atlatmaya yardımcı olduğunu söylemişti. Bir diğeri ise yerde ağzından köpükler gelen adamın başını yan tutup ağzının açık kalması için uğraşıyordu. Daha sonra bunu kendi dilini ısırmaması veya dilini yutup boğulmaması için yaptığını öğrenecektim. Soğan meselesine gelirsek, yaptığım araştırmada kolonya ve soğan koklatmanın hastanın yararına olmadığını öğrendim.
Öncelikle kendimin de anlayacağı basitlikte fazla tıbbi terimlere girmeden epilepsinin genel olarak nasıl bir hastalık olduğuna bakalım.
Epilepsi (Sara) beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir elektro-kimyasal boşalma yapması sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk, hastalıktır. Hastada klinik olarak belli bir süreyle sınırlı, bilinç, davranış, duygu, hareket veya algılama fonksiyonlarına ilişkin bozukluk görülmektedir. Epilepsi hastalığına yol açan farklı nedenler vardır. Bunlardan bazıları; beyin tümörü, beyne kan veya oksijen gitmemesi, gebelikte annenin ilaç ve alkol kullanımı, enfeksiyon ve tiroid hastalıklarıdır. Ayrıca epilepsi genetik olarak da ortaya çıkabilmektedir.
Epilepsinin belirtileri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bazı belirtiler şunlardır; bilinç kaybı, bayılma, titreme, halüsinasyon, uzaklara dalma, nefes darlığı, tükürük salgılanması, dokularda ve yüzde morarma, idrar kaçırma, kriz sonrası şaşkınlık, uyku hali, korku.
Epilepsinin en önemli tedavi şekli ilaç tedavisidir. Epilepside kullanılan ilaçlar beyin hücrelerinin aşırı uyarılma durumununa baskı uygulayarak nöbetlerin oluşunu engeller. Bu ilaçlar her gün, önerilen dozda ve saatlerde çok düzgün bir şekilde kullanılmalıdır. Kullanılan ilaçlar hastalığı tamamıyla geçirmez ama nöbetleri engeller veya sayısını azaltır.
Ayrıca, ilaçlara yanıt vermeyen hastalarda cerrahi müdahale de uygulanabilmektedir. Ameliyat sırasında nöbetlere neden olan beyin bölgesi çok incelikli bir şekilde alınır. Tedaviden sonra hastaların % 90'ı göze batacak şekilde gelişme göstermektedir. Epilepsi hastalarına uygulanan bir diğer cerrahi tedavi yöntemi de ayrık beyin ameliyatı da denilen corpus callosumun kesilmesi işlemidir. Fakat bu işlem birçok disfonksiyona neden olduğundan pek fazla tercih edilmemektedir. 1990'lı yıllarda nöbetleri kontrol etmenin güç olduğu durumlarda, diğer bir seçenek olarak yeni bir tedavi yöntemi bulunmuştur. Bu yeni yöntemde, boynun yan tarafında uzanan vagus siniri aracılığı ile beyne uyarılar gönderilir.
Epilepsi nöbeti geçiren kişiye yapılacak ilkyardım da şu şekilde olmalıdır:
  • Kişi güvenli bir yere yatırılır. Etrafındaki eşyalar çarpma tehlikesine karşı uzaklaştırılır.
  • Başı yere çarpmasın diye el yardımıyla desteklenir.
  • Kesinlikle soğan, kolonya gibi şeyler koklatılmaz.
  • Kişinin hareketleri durdurulmaya çalışılmamalıdır. Bilinçsiz yapıldığından ne kadar uğraşılsa da bir yararı olmayacaktır.
  • Üzerindeki sıkı giysiler gevşetilir, çıkarılır.
  • Ayıltmak için uğraşmanıza gerek yoktur. Kişi yavaş yavaş kendine gelir.
  • Kişi kendine geldikten sonra yorgunluk, geçici olarak bilinç kaybı, sersemlik olabilir. Bu yüzden bir süre dinlendirilmelidir. Kendine geldikten sonra hastaneye götürülmelidir.
  • Kişi dişlerini sıkıyorsa ağzına elinizi kesinlikle uzatmayınız sert ve temiz bir cisimle dilinin solunum yolunu tıkamasını önleyiniz.
Kaynaklar:

Epilepsi hastalığı ile ilgili topladığım kısa bilgilerden sonra benim asıl merak ettiğim konuya yani “yabancı el veya sol el sendromu” şeklinde adlandırılan ve epilepsinin cerrahi tedavisi yöntemlerinden biri sonucu oluşan probleme bakalım.
Yabancı El Sendromu (Alien Hand Syndrome)
Epilepsinin cerrahi tedavilerinden birisi olan ve yukarıda bahsedilen corpus callosumun kesilmesi sonrası ortaya çıkan nörolojik bir hastalıktır. Elbette bu hastalık beyin ameliyatları, inme ve enfeksiyonlar sonucu da oluşabilmektedir. Sonuçta beynin iki lobunun arasındaki bilgi akışını sağlayan sinirlerden oluşan bir yapı olan corpus callosum kesildiğinde, kişinin bir eli farklı bir bilinçteymiş gibi istem dışında davranış göstermektedir. Bilincin nasıl tanımlanması gerektiği konusunda, biyoloji ile ilgili bir forum sitesinde Cenk Önsoy şu ifadeleri kullanmıştır:
“…Bu durumda beynin iki yarımküresinin aktif iletişimi kesilir ve bunun sonucunda beynin iki yarımküresinden biri kişinin kendi kontrolünde, diğeri ise “bilinçsiz” olarak çalışır. Bu durum, beynimizi kontrol eden bir “ruh” ya da doğaüstü herhangi bir kontrol mekanizması olmadığını, tamamen sinir ağından oluşan büyük bir organ olan beynimizin bahsedilen tip sorunlar sonucunda basit bir şekilde kontrolü yitirebileceğini göstermektedir. Beyin, organize olarak çalışan sinirler ağıdır ve iletişimi kestiğiniz anda çalışmaya devam edecek; ancak diğer bölgelerle iletişim kuramayacağı için bu tip sorunlar çıkaracaktır. Dolayısıyla beyinde aslında total bir “bilinç” bulunmaz; dolayısıyla insanın da aslında bir “bilinci” yoktur. Sadece beynin bir bütün olarak çalışması, bizim bir bilincimiz varmış gibi hareket etmemize sebep olur…” (Tam metin için http://www.biyolojigunlugu.com/forum/alien-hand-syndrome-yabanci-el-sendromu-t1589.0.html)
Yabancı el sendromu tıp literatürüne ilk kez Alman nöropsikiyatri uzmanı Kurt Goldstein tarafından 1908 yılında yayınlanan bir rapor ile girmiştir. Raporda felç sebebiyle sol tarafı tutmayan bir hastadan bahsedilmektedir. Hastanın zaman içerisinde sol tarafı kısmen iyileşse de sol kolu farklı bir insanınmış gibi bağımsız hareket etmektedir (Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Alien_hand_syndrome).
Peki beynin iki lobu arasındaki sinirleri kesince neden özellikle de sol el ile ilgili bir sorun ortaya çıkıyor? Okuduklarımdan anladığımı kısaca aktarmaya çalışayım. Beynimizin sol lobu sağ tarafımızı, sağ lobu da sol tarafımızı yönetmektedir. Bunu biliyordum ancak belki çoğunuzun bildiği ama benim yeni öğrendiğim şey ise beynin sol lobunun aynı zamanda konuşma becerimizi kontrol ettiği. Sol lob mantık ile çalışırken sağ lob duygular ve hayallerin etkisi altındadır. İnsanların yaratıcılık ve üretkenlik özellikleri sağ lobun fonksiyonları arasındadır (Detaylı bilgi için: http://www.memorytr.com/beynin-islevleri/).
Sonuç olarak sağ lob ile sol lobun iletişimi kesildiğinde sol tarafımız sanki farklı bir bilinçle hareket etmeye başlıyor. Örneğin; sağ eliyle bir kitabın sayfasını açmaya çalışan kişinin sol eli kitabı kapatmaya çalışıyor. Hatta sol elinin kendisini boğmaya çalıştığını söyleyen hastalar var. Sağ lob duygusal fonksiyonları yerine getirdiğinden, hastaların depresif olmaları durumunda ölmeyi isteyen sol tarafın bunu gerçekleştirmek için kendi (!) boğazını sıkmaya başladığı vakalar mevcut.
Konunun tıbbi yanını bir tarafa bırakırsak bir de felsefi tarafı var. Sanki yabancı el sendromunun olduğu kişilerin beyinleri ikiye bölünmüş ve iki ayrı kişi olmuştur. Ya da haerkes zaten iki ayrı kişi olarak dünyaya gelmekte ancak sağ ve sol loblar birbiriyle uyumlu çalıştığı için bu iki ayrı kişi birbiriyle sorun yaşamıyor ve ortak kararlar alıyorlar. Evet biraz saçma geliyor ama okuduklarım beni gerçekten şaşırttı. Çünkü burada olan şey sol elin rastgele amaçsız hareket etmesi değil. Eğer böyle olsaydı istem dışı kontrol edilemeyen hareketlerde bulunuyor der geçerdim. Ancak sol el ayrı bir bilinçte farklı bir kişiymişçesine hareket ediyor ve sorulan sorulara farklı cevaplar veriyor. Cevap veriyor derken, elbette sağ lob konuşma yerine görsel fonksiyonları kontrol ettiğinden sorulan soruların cevaplarının yazılı olduğu kağıtları gösteriyor.
O zaman biraz daha uçalım. Beynimizde farklı bilinçte iki farklı kişinin olduğunu varsayalım. Sağ lob duygularımızı kontrol ettiğine göre birisine aşık olan da sağ lob oluyor. Elbette sol lobun da mantık çerçevesinde, aşık olduğumuz kişiyi kabul etmesi durumunda “gerçek aşk” tam karşımızda duruyor demektir. Peki şimdi o kişinin bizi terk ettiğini ve ne yazık ki ülkemizde sık sık yaşandığı gibi bizim de bu terk edilişi hazmedemeyip o “gerçek aşk” ile bağlandığımız kişiyi öldürdüğümüzü düşünelim. Suçlu kim? Sağ lob. O zaman hapse de o gitmeli. Sol lobun ne günahı var ki? Aslında tam olarak böyle düşünemeyiz. Çünkü sol lobun sağ lob üzerinde bir denetim kurması gerekmektedir. Yani insanlar sağ lob yüzünden hatalar yaptıklarında günahın bir kısmı da onu baskılamayı başaramayan sol lobta. Cevap; müteselsilen sorumluluk.
Bu konudaki düşüncelerimi aktarırken yararlandığım internet adresini veriyorum. Zaten çok uzun bir yazı değil, hepsini okumanızı tavsiye ederim. Özellikle yazının sonundaki videoyu da mutlaka izleyin. Yazarının kalemine sağlık...  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder